hepimiz
ama hepimiz sevilmeyince daha kötü ölmez miyiz

niye kimse kimseyi siklemiyor

şuan. eğer siklenmediğini düşündüğün biri varsa keşke arasan

yok başlık maşlık

her bir kriz. bitmedi devam edecek, böyle bir ortamda bitmez krizler.
dünya bok çukuru kardeşim, kardeşiz biz bokuz biz de.
ağzına sıçtık şimdi o bizim ağzımıza sıçıyor. aslında biz onun ağzına sıçarken o hep bizim ağzımıza sıçıyor. bok sıçışıyoruz çünkü zaman var ve çok taşaklı.
yani hepimizi döver.
manasız şeyler düşününce aklıma böyle manadan ölen şeyler geliyor ve bu sefer beynim ölüyor.
yoksa hepimiz orospu çocuğuyuz ve öyle kalıcaz. kimse egoist olmadığını söylemesin. çünkü o KENDİ dir ve insanın KENDİNden başka bir şeyi yoktur.
ve aşk gelir o da tam bir ağza sıçandır ama dost gibi görünür uzaktan. sevişmek istediğin insanla sevişemeyince nasıl hissedersin? o elektriğin stresi, elde var sıfır senin mideni soğuk taşlarla doldurmaz mı? aptal bir alışverişe dönüşecek bi ilişkiye bütün iç servetini koymaz mısın sen onun ayaklarının dibine? al ez.
ve ezer.
ve gider illa ki ve işte sen orda sik gibi kalırsın. hep kalırsın, herkes kalır, o da kalmıştır veya kalacaktır. herkes biryerlerde sik gibi kalır. ne saçma ya. niye hepimiz mal mal sik gibi duruyoruz dünyanın her bi köşesinde? biri gelip de enseye bi şaplak atsa. bi bok değişmez.
öyle amınakoduğumun dünyası, çok küfür ama küfür iyidir küfür en azından içinde kalan bok pisliğini dışarıya sızdırmanı sağlar biraz olsun. kimseye bulaştırmadan, havada kalır ve susar sonra. küfürü üstüne alınanlar da ekstra maldır, o ayrı.
küfür en zararsız bok stres atma eylemlerinden biri belki de,  duyarken rahatsız olanlar ya kendine başka bi yol bulmuş ya da içinde biriktirip durmuş.

gözüm acır hep olduğun zaman ki, bir gözüm değil iki gözüm birden yanar. durmaktan, bakmaktan, aklında zihninde tutmaya çalışmaktan, beynine kazımaya çalışmaktan. sonra ihtiyaç olacak ya, sonra görmek isteyecek göz ama göremeyecek.
ne dilemiştin?
ne?
ben değilsem söyle, ben hiç olmayayım o zaman.
aslında bir konu var, aslında bir konu ve ben içimde tutuyorum, neden çocuksun? neden büyümezsin?
hem oyum hem oyum
hep oyun
hem oyun senle  hep hep hep bir oyun
oyunu bitirsek mi?
oyunda küsersek nolur ki,
ben küsüşürdüm oyunda
illa ben değil o da küserdi, ya pişman olursak
ya geç olursa artık
ya geçirirsek birbirimizi
ben geçirmek istemiyorum artık
dolu dolu içine girmek istiyorum olayın
bodoslama dalmak istiyorum anladın mı
direk, beklemeden, kararlı, oyunun taa dibine girmek istiyorum, sana gözlerim acımadan bakmak istiyorum artık.
bir elektrik çarpıyor anladın mı
elektrik bildiğin çarpıyor ben mi uyduruyorum yoksa? nasıl uydururum karşındaki de hissetmez mi
o akan şeyi hissetmez mi
farkına varmazmısın aynı şeylere güldüğünün
aynı anda aynı şeyi söylediğinin
bi ikili olduğunu farketmezmisin

birileri yine sarhoş olsa
ölsek sarhoşluktan
belki anca o zaman

ayağımın değerkenki hissi
ben ayağımı daha önce hiç bukadar hissetmedim ki
hiç dokunmaktan çekinmedim ki
bütün bedenimle öldüm ki
napıcağımı bilemedim
kendimi kaptırdım evet
bazen kapılmak ister insan

bana ilham da gerek

neyse işte
bir konu var ama konuşulmaz, asla
konuşamayız
bilmiyorum nolur
söze dökülmez sanki
o bakışları hissetmeseydim, bu kadar verir miydim kendimi.



bilmiyorum, olsa neye fayda. yüzün bana dönmez ki.
boyalarımı burnuma doldurmuşum sanırım
kağıtlarım kopmuş ıslanmaktan
ordan oraya savrulmuş
tutukluğumun da ilhamı olur muymuş?

elimin düzüyle bir sevsem seni, sizi
bir dokunabilsem
ellerim kamaşır
dokunamam bir daha başka yere.

lütfen susun
göğüs kafesimi dar eden kısa ve kesik çizgiler
gidin kendinize hemen yıkılacak bir ev kurun.
sazım sustuğunda ne der
ne dinler sesim yalnızlığında
kalabalığında ne duymaz.

evim konuşur çatısı kırmızı
gözleri pek bir hüzünlü
kahvesi soğumuş, aldırmaz.

kapar gözlerini sazım
ve uyur
uyur, düşünde ne görür
düşünde uyuduğunu görür sazım, üzülür.
ufacık bir ses kırıntısı yetiyor
ellerimi bağlamaya kalemlere
işte o görülen ses dedikleri
balıkların çıkardığı.

göreceğimi gördüm.
öyle böyle değil
düşümde gördüm ayrılırken gördüm bayılırken gördüm
ama gördüm işte
ben de öleceğim.
aklıselim bir insan, doğuştan anladığı bir dilden kaçmaz. o dili konuşan insanlarla vakit geçirir, kaynaşır. o dilde konuşur, şarkı söyler, kendini ifade eder. ama angut bir insanın yapacağı şey daha doğru düzgün anlayamadığı bir dil konuşulan yere gelip, orda hayatını sürdürmeye, üstelik o dili harikulade konuşan insanlarla yarışmaya çalışmasıdır. be angut, daha anlayamıyosun bile. daha kendini anlatamıyosun bile. neyin peşindesin. neyin. neyin. neyin. niye. niye.