nedenini bilmiyorum ama canım çok ağlamak istiyor.
topuklu ayakkabılara kafam girsin.
kendinden geç şarkı söylerken
ağzın gözlerin yüzün yamulsun
yumuşsun
biri oraya diğeri başka yere kaysın
çirkin ol yeter ki ama güzelsin işte
kendinden geç şarkı söylerken.

fransızca bağırana kadar.

rüya görene kadar demişlerdi. öyle tek tük ama. hiç tam göremedim. bütünü edemedim.
ama bağırana kadar işte, o kesin.
çığlık atıp ağlayana kadar fransızca ve gülene kadar, kahkaha atana kadar fransızca.
bu daha çok merak.
ben dile aşık olmak isterim aslında, onu söylemeyi. onu susmayı hatta.
kelimeleriyle kavramlarıyla düşünmeyi, yollarından geçmeyi kıvrılarak, bazen gevelemeyi.
bu da öyle birşey, ben oui demek istemek her boka. bütün klişeleri kullanmak. sonra da küçümsemek bütün başlangıçla ortanın arasında.
yoksa sınırlar, milliyetçilik, bayrağa sevgi falan
"amca ben bayrağımı özledim" dediydi biri.
şaşırmıştım, kızmıştım.
ben dili özlüyorum. öyle bir şey ki dilim döndüğünde çok mutlu oluyorum.
ııı lamayı, ünlemlerini, ayy ya da oh ya da öf veya eyvah demeyi
putain ya da allez ya da ben ouiii veya noooon diye bağırmayı
j'aime demeyi, je t'aime demeyi
seviyorum ulen demeyi.

"çatıda bir insan var, beni bul, beni terket" derken o, ben..

müziğin ruhuna kapılsam evirip çevirip bir güzel sevse beni. içinden gelene aşık olmak içinden gelen için ölmek
belki de dünyanın yarattığı sanrının yarattığı
ama o sanrıya inanmak
illüzyonların en zararsızına, düşününce tam tersi ama
yine de kapılıyorum ben evet kapılıyorum
bu oyuna
bebeklerimle oynamayı seçiyorum altın kaplamalı kalem almak yerine
şizofrenin duvara kazıdığı adamdan yapmak
adamlar yarattığımı sanmak istiyorum.
bu dinlediğim sesleri çıkarmak
çıkarmak bağırmak çığlık atmak dans ederken kendinden geçmek.

arada sırada böyle iletişmeler dayanışmalar isteyen
çocuk
hep çocuk kalacak
tatminsizliğinden ve her an şaşkın bakışlarından

çünkü o ayakların bacakları var
o bacakların gövdesi
gövdenin kolları
gövdenin kafası
o bedenin çocuğu var
o bedenin çocuğu

çocuğun çığlığı var ama.
ama çocuğun kafası
çocuğun gövdesi
kolları
bacakları, ayakları var.

şimdi hangisi ben çocuk
hangisi çocuk ben.

orası yok

noktasız dedim noktalı diyemem artık lüzumu da yok harf dışında işaretlerin
ormanın kaybolduğu bir yerde ne kadar insan kalabiliriz bilinmez ama
biz burada hala yollar döşemekteyiz
hala arabaları parlatmakta, kökleri yerlerinden söküp pis cilalarımızı sürmekteyiz.

hiç tanımıyorum ama öyle tanıyorum ki
hiç bilemiyorum ama öyle biliyorum
öyle hissediyorum ki.
hayalimin ağaçlarından
birleşmiş her yerde
her yerde insan
her yerde hayvan
çiçek.

ağlıyor insan. duygum var ne sikimse nereden geldiyse
çıkıyor atıyor kendini bir kenara
süzülmeden adeta patlıyor kulaklarımdan burnumdan gözlerimden
gözyaşlarından teselli yağmuru yağıyor.

cenaze kılığına girmiş namaz kılığına oruç kılığına girmiş
takke takmış kafasına kafası yok
kafası sağolmuş başı sağolmuş bencil misin
bencilim
bencil
e benciliz işte nolur beni yanına al yasak meyvenden yemem ne olur beni dizinin dibinde tut huriliğimi bilirim ben

küfür ettim estağfurullah dediler.

senin estağfurullahını yerim lan ben. sen kimin piçisin ?

bu ana'nın bize ettiklerinden
eline veriyorsun
tecavüz ediyorsun ey insan
ey insan sen tahrip ediyorsun
vuruyorsun dövüyorsun yok ediyorsun
sonra
sen kendini de yok ediyorsun.

aptal mısın nesin?



Estağfurullah !
anlamsızlığından öleceğim bir vazife olduğu iddia edilen siktin yeşili faşistlik
kimi zaman bana dönme dolap bulduruyor
ya da bir salıncak ama çok sallanınca mide bulandırmayan.

midem bulanıyor.
ama çok döndüğümde değil çok durduğumda bazen.
artık vazifeye bile inanmadığım zaman da terk ediyorum başkalarının kazanımlarını
ihtiyaçlarını, doğrularını.
yalnızca dönüyorum dönüyorum ellerimi sallıyorum kollarımı sallıyorum boşluk sandığım bileşim içinde
renklerimi bembeyaz bir sayfaya atmak zorunda kalmak değil
simsiyah ya da yemyeşil ya da tupturuncu hatta delikli ve hatta tümsekli.
ağaca yaprağa bir peçeteye suyla değil hatta tükürüğümle

galiba
ben
ba
li
ga.

uyusana artık

bir dostsan, gayrı için hür içimde
sesine kulak kesilirim
her iç edişinde
her of çekişinde. 
ısınırım soğukken bir masalın ortasına
oturuveririm yanına
sağıma soluma bakmadan geçerim karşıdan karşıya

nasıl olsa hiçbir araba
ezmez, ezip geçmez beni burada
hiç kimse dokunamaz yarama
bir dostun yağmurunda

gülmek var
penis diye çığlık atmak.

dost dostluğunu bilmeyip 
gece sana bakıyor ki
ummadığın

iştesıçtığınan.
uyu artık
uyu artık

utanacak bir şey yoktu

utanacak bir şey yoktu dünyada
aramızda soyunanlar vardı
ama utanacak bir şey yok.

imgem bırak düşlere kalsın
hatırlara resimlere çizimlere
fotoğraflara kalsın bırak.
gözün değdiyse eğer
içinde kalsın.

gece olsun her yer
içine boşalsın dışına taşan
tekrardan.
içine baksın işte ekstra gösteren ikea aynasından.

baksa bile, yalan söylemesin, yalan söylenmesin, çünkü zaten biliyoruz hep doğruları

bak şimdi

niyetsizlik bir tarafa, görünmüyorsun. aynada yoksun.

gizli belirtilerdi sakladığım sürekli cebimde
deliyor muyum
deliriyor muyum sence?

bu ithaflar, bu ithaflar, artık niye..
artık niye...