çirkin şeyler, çirkin ruhlar

reklam yapmayı çok iyi bilen kafaların sessizliği de çok tekinsiz oluyor. ben kendimi tanımak istemiyorum
kimse kendini tanımıyor
hiçbir şeyin değişmeyeceğini bilmek yine de ilham kaynağı
umutsuzluk kendi kendini besliyor
reklam, o hırsın yakıp kavurduğu bok çuvalında da çürüyor
kokusu geliyor.
hiç bir şey söylenmesin artık cevap yazılmasın soru sorulmasın cevaplar hakkında da sorular hakkında da konuşulmasın. eller saklansın şapkalar uzatılsın gözlere bakılmasın gözler kapansın.
iç titremesin artık umut edilmesin cayılsın vazgeçilsin gözdengeçirilsin ve yine
unutulsun, vazgeçilsin ve unutulsun.
kafayı yere koysun ayakkabılarını kapının önünde çıkarsın tırnaklarını yemesin
tırnaklarını hiç yemesin.
içi titremesin.
içi
içi
içi
titreme.

ne hakkın vardı, bu ne cüret, bu ne cesaret, bu ne saçmalık ey dost

geldiysen işaret ver! ey ruh, kendine gel. ey ellerin!
daha üşümemişler, biliyorsun. daha üşümemişler.

canın sıkılmış senin.
sonlar hep zaten birmiş. bitermiş ve gidermiş gibi
serzenişim de kendimeymiş.
sonsuz sabır taşı olmuşum da keyfim yerinde miymiş?
haber verilmesin küçük sokaklar zaten burası, içim daralıyor.
duvarlara tecavüz eden insanlar ellerime dokunuyor.
bak,
evimde kalmayan bir kokudan yola çıkıp
hikaye anlattım insanlara.
duyan var mı bilmiyorum
ama ölen varmış.
ben değil miyim
o duran
duran duran karşında duran
bakan arada tavana
senden daha az
ondan daha fazla. onlardan

parmaklarım bir fotoğraf oldu
dökülmeyecekler arkandan
pilavlar ağlamayacak
tek tek
bağıramayacaklar
sesleri duyulmayacak.

yerçekimli karanfil, bir gün verilecek ama
o gün ben olmayacak
sallanıyormuş el ayak göz kaş dudak
duman.
tütüyormuş içinde, bir evin dışında.
seslenmiyormuş, ses hiç vermiyormuş
kafama kazınan
o eski hal
krem karamel gibi mütemadiyen titreyen
o eski zaman
el, ayak, göz, kaş, dudak
duman.

besliyormuş içinde bir tavşan.
evet o yakınlık bana iyi şeyler çağrıştırmıyor ne de olsa insan hayal ediyor oysa hayal iyi bir şeydi iyi hissettirirdi ben böyle olsun dememiştim ki hayal etmeyeydim iyiydi. ve sonra düşündüm ki yine de olmazdı bu kadar dikiş tutturamazdı beynim beni kevaşe belledi dedim çok ayıp olur mu öyle şey dedi ben bilmem beynin bilir evet bu da çok iğrençti. kestim öldün demek isterdim. ama benim pipim yok ki. ve bu kadar yüzeysel olmak istemezdim yüzeysellikten öleceğim çarpan kalbim bıdıbıdıdbıdıbıdıdb. sessiz harfler silsilesi bir kadın gelir ve o kadın bildiği bütün sessiz harfleri söyler evrendeki sessiz kelebekler de uçup gelir, sessiz harfler sessiz şeylerdir. ses çıkarmadan her şeyi hallederler ya da ses çıkarmadan her şeyi unuturlar ya da sessiz  harflerle sevişirler.
sessiz harflerle sevişmek için sessiz bir kelebeği alıp mideye sokmak gerekir. bu çok zor bir harekettir, çünkü o sessiz kelebekler zıttırıley ormanının hömbürteç bölgesinin fosur ağacında yaşarlar ve bu ağaca çıkıp sessiz kelebek almak için önce fısıltı merdivenini bulup onu kullanmak gerekir.
merhaba.
konuşalım
selamlaşalım
görelim ki elveda desin bütün dedecikler
tüm fıstıklar fındığa dönüşsün kar yağarken
konuşalım
görüşelim.

elveda.
bir daha
olmaz herhalde
oyunlar bittiği anda
bütün bademler karardı bir gezegenin yanında
ben çiçeğime tutunamadım, tek yaprakla toprağa tutunan
ve hoşçakal dedim
sonra da elveda.

havaya düşerken
daha doğrusu havasızlığa
beni çarptı biraz,
elimde olmayan cesaretler bu yaz sıcağında
parmaklarımdan yağdı yağdı kendime
yüzümü gözümü çizdi
çizikleri
aynada bana görünmedi.

bir yere oturdum bir ayağa kalktım
annemle, öğretmenimle deve cüce oynadım
senle cüce.
şapkanı aldım, arkama sakladım.
henüz vermeyeceğim, henüz vermeyeceğim.
şapkanı aldım, içime sakladım.

daha vermeyeceğim.
çoktan
içli dışlı olmuş
hatta sararmış, sünmüş giymekten
koklamaktan kokusu bitmiş

yeni bir koku yaratmış zihnin
eskisiyle aynı
uzun bir süre yoklamayınca kaybolan
nankör
küsen ve bir daha hiç geri gelmeyen
asla geri dönmeyen.

işte o
bağırıyor bana
uzaktan uzaktan el sallıyor
dalga geçer gibi, hatırlatıyor hepsini
her şeyi
hepsini ve her şeyi.

sanallıktan ölecektik
bir o kadar da gerçeklikten
yakınlıktan ve uzaklıktan ölecektik
sen beni öldürdün, gitmemekle
gitmekle ve kalmamakla
kalmakla da, gitmemekle de.

saçmalıyorsam ona saçmalıyorum
saçmalıyorsam kendime
kime ne.
ben yine kapadım gözlerimi
görmüyorum hiç görmüyorum
deliksiz ve takılmıyor ele ayağa
bir soru bir cevap bir kural
düşüyorsun içime
ben de.

kapadım gözlerimi de
uçuyorum bir bak
mor ellerim işaret ediyor hep
izi kalıyor yanağında
kirpiğinden bir damla
takılıyor yolda ve
düşmüyor bir süre, silinmeyi bekliyor

artık dönelim güneşli bir şehirde
deniz var sanki
yanık ten kokusu
var
bakıyoruz titremiyorum
zaten sıcak
titremiyorum işte
alıştım
alışmak istiyorum
yalan yok.
dışarı taşsın istiyorum
her hayalci
bir şarkı söylüyor
öyle içinden ki dışına taşıyor
öyle içinden ki dışıma..

melodi uçtu
melodi kaçtı
burnumdan bir sinek gibi
ağzıma bir böcek gibi
böcek uçtu
böcek kaçtı

eller böyle söylüyor
dili donmuş, dil hiç donar mı ?
dili böyle söylüyor
elleri buz kesmiş, dili ısıtıyor yine
dili bırakıyor
dil yine uçuyor, uçuyor
burnumdan giriyor
ağzımdan çıkıyor
gözlerimden giriyor
içime konuyor.

büyüyor, büyüyor kocaman oluyor
kocaman abi oluyor
arabanın arka koltuğuna sığmıyor artık
rugan ayakkabıları küçük geliyor
mavi eldivenleri
artık eline sığmıyor

eli büyüyor eli büyüyor
kocaman oluyor
aynı anda 11 tane kalın kuru boyayı tutabiliyor
ellerini çırpınca artık çok ses çıkıyor
ağlarken yüzünün tamamını kapatabiliyor
gülerken, ellerini kocaman açabiliyor

kondu ya içe bir böcek
bir dil oldu
güneş düştü kenarına
tohum oldu
büyüyor, büyüyor.